Şen’in yaptığı yazılı açıklama şöyle:
Ülkemizin corona vurüs salgın sürecinde ve sonrasında karşı karşıya kaldığı ve kalacağı en büyük risk sadece sağlık sorunları ve ölümler değil, aynı zamanda işsizlik ve aile bütçesi olacaktır. Bu süreçte kaç kişinin işsiz kalacağı, kaç iş yerinin kapanacağı belirsizdir. Ekonomik açıdan belirli olan tek gerçek turizm ve hizmet sektörünün bu süreçten en olumsuz etkilenecek sektörler olacağıdır. Virüs salgını ile birlikte ilk önce hizmet sektörü darbe yemiştir. Yeme içme hizmetlerinden konaklama hizmetlerine kadar her türlü faaliyet durmuştur. Salgın kaygısı ile seyahat planları iptal edilmiş, yapılmamaktadır.

 
Sağlık çalışanlarımız virüs salgınının kontrol altına alınabilmesi için büyük fedakârlıkla ve özveri ile çalışmaktadır. Onların bu emekleri ve alınan sağlık tedbirleri ile birlikte önünde sonunda virüsün yayılma hızının yavaşlayacağına inanıyoruz. Ancak bilmediğimiz, Mayıs, Haziran ayından sonra virüsün yayılma hızı yavaşlasa bile, sonbahar ile birlikte ne olacağı belirsizdir. Dolayısıyla sektörümüz aslında bir iki aylık bir sorun ile değil sonuçları belki de yılları etkileyecek bir krizle karşı karşıyadır. Önümüzdeki günlerde ülkemizde hiç virüs kalmasa bile toplam turizm sektöründe 700 bin ile 1.5 milyon kişinin işsiz kalması riski ile karşı karşıyayız. İnsanların bile bile ölüme mi gidilir diye kendilerine sordukları bu dönemde, yeniden seyahat planları yapması, Seyahate çıkması, turizm faaliyetlerine katılması çok zaman alacaktır.
 
Hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerimizin büyük çoğunluğu kendi emeğinin karşılığı kadar kazanan işletmelerdir. Turizm işletmecilerinin dayanma gücü nedir? Bu sorunun cevabının doğru bir şekilde aranması gerekmektedir. Bugüne kadar karşılaştığımız tüm krizleri kendi olanaklarımızla atlatmayı bildik. Ancak bugün durum farklı. Nerdeyse tüm uçuşların durduğu, rezervasyonların iptal edildiği, dünya genelinde seyahat kısıtlaması yaşanan bu günlerin etkileri kısa süreli olmayacaktır. İnsan, üretim ve tüketimdir. İnsanların işsiz ve moralsiz olduğu bir ortamda turizm faaliyetlerinden bahsetmek, hatta ekonomiden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Sektörümüzdeki krize yönelik yapılan açıklamalar, finansal tedbirler yetersizdir. Finans sektörünün vereceği destekler kısmi çözüm getirmekle birlikte karşı karşıya olduğumuz büyük krizi çözmekte yetersizdir. Doğrudan gelir desteği olmadan sektörün ayakta kalması bugünkü koşullarda mümkün görünmemektedir.
 
Aynı soruyu tekrar soruyorum; Turizmcinin dayanma gücü nedir? Devletin buna katkısı ne olacaktır? Bunun planlanması nasıl yapılacaktır? Virüsün yayılması önlense bile önümüzdeki Temmuz ve Ağustos ayında gerçekleşebilecek son dakika turizmine güvenmek ne kadar sürdürülebilirdir?
 
Tüm bu soruların yanıtı için yerelde sektör temsilcilerinin görüşlerinin, tespitlerinin, çözüm önerilerinin karar vericilere aktarılması gerekmektedir. Biz bu süreçte derneğimiz ve bağlı olduğumuz federasyon kanalı ile sesimizi duyurmaya çalışıyor, üretilecek çözümlerde paydaş olmaya çalışıyoruz. Stratejik sektör olarak görülen turizm sektörünün, ülkemiz istihdamının ve ekonomisinin çok önemli bir payını oluşturan tüm işletmelerimizin canlı ve faal kalabilmesi derdimizdir. Denizli gibi ülkemiz turizminde çok önemli bir payı olan kentimizin karşı karşıya olduğu riskin değerlendirilmesi, özelde çözüm önerilerinin üretilmesi için yerel yöneticilerimizin ve milletvekillerimizin konuya daha fazla önem vermesi, hükümetin üretmesini beklediğimiz destek ve çözümlerin kentimiz özelinde ne gibi etkilerinin olacağı konusunda görüşlerimizi işletmelerimiz ve çalışanlarımız adına bildirmenin ülkemizin ve kentimizin bu krizden en az hasarla çıkabilmesi için gerekli olduğuna inanıyoruz. Kentimizdeki turizm faaliyetlerinin ve turizm istihdamının sürdürülebilir olması için acil önlem planları ve kriz yönetimi oluşturmalıyız. Bu süreçte valimizi, belediye başkanlarımızı ve milletvekillerimizi yanımızda görmek isteriz. 
 
İnsan bile bile ölüme gider mi? Peki… Sektör bile bile ölüme terk edilir mi?”